Hazin Bir Hikaye
Küçüktüm yalnız kalmamaya yenin edenlerden değildim
Kolumda plastik bir saat zamanın geçmesini bekliyordum. O zaman ki beni gençliğime götürecek olan o zaman ki yaşadığım çocukluğu silmek üzere olan saatime her baktığımda geçen saniye dakikalara, dakikalar saatlere, saatler günlere günler hayatıma kastediyordu. Bundan sen hoşnut olabilir miydin?
Bunu bilemezsin
Ta ki yıllardan sonra
O bakmaya kıyılmayan
Yüzünde eskir ve cebinde paran olmaz
Paran olsa da yanında kimse olmaz
Başın omzuna yorgunca yaslanırken göz yaşların içine akar
Kimse görmez seni
Senin onları gördüğün gibi
Artık benim için o iç gıcıklayan müzik demetleri yoktur
Yada beatles' ın yesterday' i zaten mayakovsky de intihar etmiştir
Eski bir şair aklıma gelir,
Ta eskilerde kalmış
Belki kızıllığından ötürü geçmiştir
Usta derlerdi ona
Ben akraba derim ustaya
Kızıllığımız aynıdır bu saatten sonra
İkisi de geçmiştir nasıl olsa
Aynı plastik saatimin yaşamın sonuna doğru ilerlemesi gibi
Bunu bilerek yapmadı zavallı o sadece işini biliyordu
Ve yorulmadan belki bizlerden daha fazla isteklice
İşini yapıyordu.
Fotoğraflarım şimdi tam yanımda
Şu kırmızı sepetin içinde duruyor
Her sabah kalktığımda bir fotoğrafı koyuyorum
Tam hasta yatağımın karşısındaki
Yani beni yıllarca sırtında taşıyan
Beni sensiz gecelerce aynı senin gibi saran
Canım yatağımın karşısındaki tahta iskemlenin üzerine
Koyuyorum...
Şimdi sen bana hak verebilir misin?
Şimdi seni ilk öptüğüm gün yada gece
Her neyse...
Benim için her öpücük ilk zaman
yani saatin ilerlememesi
yani orada hayatın durması
alabildiğine sıcaklık
ve gül kokan memeler
Artık geriye dönmekte olmaz
Yatmanın tam sırasıdır
Yani hayatı tamamen bizim için durdurmanın...
İşte böyle...
Bir dağ gibi yaşamak kolay mı sanıyorsun?
Bir maden gibi
Tehlikelerden uzak mı kalacağını sanıyorsun
Gece ben yürürken
Kaç kez arkama bakarım bunları bilmiyorsun
Ve dünyanın en kötü yerinde yaşadığımızı
En boktan zamanında seviştiğimizi bilmiyorsun
Kokular yükseliyor tehlikeler yamacına yaklaşıyor
Bir dağ olmaya çalışanın
Bin yıldır buralardayım bin yıldır aşık
Bin yıl diyorum
Bin yıldır savaşan
Kolay mı sanıyorsun?
Giden bir saniyeyi geri getirmek
Bak Beyazıt hala yalnız
Neler gördü bir başına
Kendine rağmen
Soluk verdi onların sesine
Kaç kez suratına kanlar sıçradı
Her 16 martta
Beyazıt kan ağlar
Kan diyorum kan kan kan...
Zaman böyle geçiyor işte
Benim zamanım
Geçiyor işte
Bir hazin hikaye
Bana hak veriyor musun?
Bak çok önemli değil hak versen de olur verme sende
Beni anlıyorsun değil mi?
Bir arkadaşım var
Şimdi odamda vızıldıyor
Sen tanımazsın ben yeni tanıştım
Penceremi açtım güneş girsin diye bir baktım güneşle beraber o da geldi beni ziyarete ve o gündür peşimde
Kim mi? Küçük bir arı |#61514;
Anladı onu bırakmayacağımı
Bana da hayli kızgın onu esir aldım
Beni sokmaya çalışıyor bazı zamanlarında
Ama ben kaçıyorum
Biraz kaçıyorum biraz kovalıyorum
Bazen ona üzülüyorum
Pencereyi açıyorum gitmek istemiyor
Gitmek istese açık pencereden çıkmaz mı?
Yani senin gibi kapıyı çarpıp kaçmaz mı?
Başlarken olur mu demiştik ?
Olur mu acaba?
Hiç olmayacakmış gibi gelen şeyler bir çırpıda oluyor
Bunu bilmediğimden değil
Bilirim aşık olmasını çelik suyuna eşdeğer
Bilirim kaçamak bakışları, sesiz sokakta beklenen gibi
Bilirim aldatmasını zar zor yaşamayı becerdiğim gibi
________ ________ _________
Şimdi gece yarısı oldu
Tam gecenin yarısı ve şarkılar çalınıyor kulaklarıma
Sensizliğin şarkıları
Zaten hep böyle olmaz mı ?
Değiştik artık her yaşta aşk başka yaşanıyor
Yaş otuz beş değil ama yolun yarısı gibi
Yada geçti...
Elini tutmak güzeldi
Soluğundan dünyaları yaratmak
Gözyaşında en demli zamanları geçirmek
Ve sıcaklığın bana yadigar kalan
Yaşanmaz mı? sanıyorsun sensizliğinde
Yaşanıyor ellerin olmadan
Dünyasız, demsiz,
Yadigarsız....
30.mayıs.2000
00:16
İnan Arslanboğan
İnan Arslanboğan şiirleri