Ne diyem ki..
Yeni bir yıl daha başladı
Adına 1999 diyorlar.
Tabi bende bir yaş daha
İhtiyarladım.
Zaman su gibi geçiyor
Bir daha anladım.
Çok eskilerde
Bilmem hangi senelerde
Murat ırmağı kenarında
Kağnı arabasında
Bibim gilin köye gidiyorduk
Hasır fötr şapka başımda
Oyuncak silahım belimde.
Babamın terkine binmiştim
At üstünde nede heybetliydi babam
Haft renk ırmağını geçiyorduk atlarla
Arebeyi ga'yla ... Yani kağnıyla
İkindi vaktiydi, hava serti ve efkarlıydı babam.
O dengbejdi, yani sesi güzeldi...
Ve başladı yanık yanık söyledi...
Ben terkinde ona sarılmıştım
Yarım yamalak anlıyordum söylediklerini
Bir aşk hikayesiydi söylediği Memo-Zin'di
Şimdi bir çayırlıktaydık ağır gidiyordu kafile
Akrabaların hepsi silahlıydı
Tüfekli ve saralıklıydılar
Keleşler daha yoktu piyasada
Kiminde kırıkkale, kiminde Berno
Hepsi atlıydı babamın etrafında...
Onlarda efkarlıydı
Onlarda sevdalı...
Her biri mem'di
Her birinin bir Zine'si vardı.
Hepsi dertliydi
Hepsi kan davalı...
Asıldıkça babam türküsüne yanık sesiyle
Katılıyorlardı onlarda ? Saet Hoeş ? sesleriyle...
Rüzgar bu kıskandı şapkamı
Uçurdu başımdan Murat nehrine...
Türküde bitti, hayallerde
Herkes düştü şapkamın derdine...
Ben şehirliydim onlar için kıymetliydim...
Azizdim onlar için umuttum.
Bakmadılar havanın sertliğine
Daldılar suya...
Atlar kişnedi, gemler kasıldı, ıslandılar
Ama şehirli yeğenlerinin şapkasını kurtardılar.
Zaten onlar hep yiğittiler, gözü pektiler
İnsan oğlu insan, fedakardılar.
Şehir bencilliğinden uzak
Hep birbirleri için yaşadılar.
Onlar aşirettiler,
Onlar Hasenalıydılar
Ve onlar savaşçıydılar.
Yeminliydiler
Kadınlara mahsus şeydi
Onlar ağlayamazdılar.
Zorda kaldılar mı ya, yalnız kalırdılar
Veya tütüne baş vururdular.
Devlet düşmanları oralardaydılar...
Oraları da küstürüp düşman ediyordular.
İş batıda, okul batıda, su batıdaydı.
Ulan kırolar size yok diyordular.
Adalet paradan yana
Size sopa, size kurşun diyordular
Bazı devlet düşmanı devlet adamları
Hak iki dudak arasındaydı
Ve buna çok üzülüyorlardı.
Her zaman ?Allah var ya? diyorlardı.
Kardeşimle bana halimizi görün
Okuyun diyorlardı.
Biz şehirdeydik ve biz okuyacaktık.
Gelecekleriydik onların, umutlarıydık.
Yolumuz yok görüyorsunuz
Okulumuz yok, biliyorsunuz
Adam olun kurtarın
Umudumuz sizsiniz bizim diyordular
Tezek kokulu, gaz lambalı
Tandır odalarında
Arada bir yanan lüküs lambalı
Misafir odalarında.
Çukura kaçmış gözleriyle
Derin derin bakarak yüzümüze
Kurtarın bizi, Allah için kurtarın diyordular.
Çocuktuk biz anlamıyorduk ki...
Yıllar sonra yavaş yavaş anlayacaktık
Geri kalmışlığa çare arayacaktık...
Kimimiz solda bulduk çareyi, kimimiz sağda.
Bu seferde onsekizin de tanışmaya başladık copla...
Size ne lan, size mi kaldı vatanı kurtarmak
Diyerek kafalarımıza inen copla sopayla,
Tanıştık siyasi şubelerin bodrumlarıyla.
Hayatımı karartan iftiralarla.
Ben yapmadıma inanmadılar işkenceciler
Mahzende bindiler sırtıma sopalarıyla.
Daha onsekizindeydim tanıştım zindanlarla.
Halkımı kurtaracak çareler buldum
Onlara da anlattım dağıttığım bildirilerle...
İyi niyetime inandıramadım birilerini
Onsekizindeydim tanıştım kelepçelerle.
İstemiyorlar, bırakmıyorlar diyemedim
Umudu olduklarıma.
Düşüncelerim ezildi oniki eylüllerde...
Artık hep beraberdim kelepçelerle.
Okutturmadılar söyleyemedim bir türlü
Umudu olduklarıma
Düşüncelerim hep aydınlık, hep ışıktı...
Söndürdüler hücrelerin
Zifiri karanlıklarında
Haberi bile olmadı bir tekinin
Binlerce özür diledim umudu olduklarımdan
Gözyaşlarımla
Ve tanıştım efkar arkadaşım
İzmarit ve sigaralarla
Aşık olduğum da haberi olmadı benden
Teselli aradım şarkılardan türkülerden.
Şimdi ise kendimde tanımıyorum beni
İyiden iyiye uzaklaştım benden.
Yıldırım Beyazıt OMURTAG
Yıldırım Beyazıt Omurtag
Yıldırım Beyazıt Omurtag şiirleri