Haziran
düş gezginiyim gecenin kovuğunda uyurum haziranın düşünü görürüm 
tam da kiraz vaktidir yüreğimin dalları toprağa değer toprak çağırır 
dalbastı kirazların kan tadında umarsız bir yol ayrımıdır haziran 
ben yürürüm bu yolda hüzünlü şarkılar yürür belki haziran yürür 
sağanak yağmurlar altında göç arifesidir haziran yağmurun türküsüdür 
 
akşam olur karanlık hüküm sürer gecenin gergefinde bir şiir dokunur 
toprağın sesi çınlar kulaklarımda dalgalar yüreğime değer deniz çağırır 
bütün tekneler hazirandan geçer şarabın kırmızısıdır damarlarıma yürür 
kırlangıç baharıdır düşlerin kıyısında umudun saçağında ceviz ağacı 
yalnızlığın kuşatmasında yalın ölümler ayıdır haziran hasretin öyküsüdür 
 
tilki uykusu bu en küçük kıpırtıda depremler olur yer yerinden oynar 
dönüşü olmayan bir haziran yangınıdır artık gemiler yanar köprüler yanar 
hüzün bir tel örgüdür yüreğimi sarar bağdaş kurup oturur can evime korkular 
dursam duramam koşsam koşamam dizelere sığınırım haziran beni saklar 
yangınlar ortasında bir nefes fesleğendir haziran korkuların örtüsüdür 
 
haziran olsaydım böyle olurdum tarih olurdum güncesini tutardım şiirlerin 
ölümlerin yasını tutardım haziran gezginiyim uçurumların kıyısında dururum 
atsam kendimi atamam zincirler prangalar bir de deniz kokusu bir de haziran 
mevsimler biter zaman biter karanlıkta gökyüzüne bakarım yıldızlar çağırır 
yolculuk öncesinde veda sözcüğüdür haziran yolculuğun yakılacak köprüsüdür 
 
her nasılsa haziran sabahlarına uyanırım hep yastığım tütün kokar düş kokar 
acının nöbetini tutarım ölümün arka bahçesinde yüzyıllardır ellerim kanar 
sokaklarım ortaçağ sokağı duvarlar örülür dört bir yanımda yollarım kesilir 
saatlerin durduğu bir anda sigaramın dumanı savrulur yine yollara düşerim 
intiharın kül tortusunda küçük bir tereddüttür haziran ömrümün törpüsüdür 
 
haziranın nöbetini tutarım sayılıdır günlerim haziran bitti bitecek 
pişmanlık değil bu öfkem yaşamadığıma yangın çıkacak vakit geldi gelecek 
mağara duvarında bir resim şimdi anılar neredeyse güneş batar gece çağırır 
incecik bir duadır hastalığın son safhasında ıssız bir cenaze sessiz bir ağıt 
günbatımının çağrısında şakaklarda namludur haziran mezar taşlarının süsüdür
Alp Arslan
Alp Arslan şiirleri
 



