Kentlerin Dilinde Fakirlik Var mı ..!
Işıksız bir akşam vaktidir,
Şehirde ışıklar boyun eğmiştir,
Unutulmuş hüzünlere.
Yakılmış bir kitabın külleri arasına,
Ve eski kenar mahallerinin sel altındalığına,
Sıkışmış bir özlemdir şiirim.
Benim kızgınlığımda,
Sevdamı besleyeceğim yeşil dağlarım olmadı ki.!
Anca yükü ağır büyük kentlerin,
Köprü altlarına kafiyeli meşiyeler dizmekle geçti gençliğim.
Sarı tütün tadını bilmem.
Sakallarımda eski efsanelerin rengi yoktur.
Sakallarıma saplanmıştır,
Markalı cıgaraların silik kokusu.
Ne çok karşı duyduk oysa,
Bu lanetli kentlerde,
Havari çığlıklarımızla zamana.
Ve bilmiyorduk zaman,
Yapışmıştı küflü bardaklarla ellerimize.
Nil Nehri'nde kutsal yağmurlara yatmalıydık.
Ya da gelen güne selam durmalıydık..,
Çiyaye Munzur'un serinliğinde.
Bilmiyorduk..!
Gözlerimizde,
Sevda renkli bir Kürt kızının,
Mavzere akışını görene değin.
Kanlı kavgalar vardı uzak diyarlarda.
Çiğnenmiş talan edilmiş evlerde,
Bot izleriyle yaralı esmer yürekler vardı.
Ve biz bize öğretilen yalanın,
Lanetli mirasçılarıydık.
Ama anlamalısın Güneş yüzlü ülke,
Benim kızgınlığımda.,
Sevdamı besleyeceğim yeşil dağlarım olmadı ki.
Sokak lambalarının altına eğildim,
Arıyordum son mermiyi telaşlıca,
Bir baskın hızıyla rüyama giren,
Düşmansı renkleri duyuyordum.
Bir yalanmış kentlerin rengi,
Ve biz taşırmışız
Bin yıllık laneti taşır gibi...!
* * * * * * * *
Yaşam renklere yaslanmış,
Bir yeniden başlama oyunudur bizce.
Kim ne çok kaybetmişse yaşamdan.
Dersini almış ve başlamıştır ölüm göçüne.
Burada ;
Bu yalnızlık ve deprem ülkesinde.
Duvarlara yazılmış bir sesin yoksa eğer,
Yenileceksin yaşama yolu yok,
Yolu yok sessizce çekileceksin öncekiler gibi.
Çünkü bu kentlerde,
Gül bahçelerinin yüreği serinleten sesi yok,
Kar yağarken yollarına eski hikayelerde ağlayan,
Ve ninni söyleyen yatan yurduna, bir ağlamaklı destan yok.
Dağlarında kleşi yurt edinmiş yiğitleri olan ülke,
Anlıyormusun ne çok fakirlik içinde,
Bu uzaktan sessizliğine yanan kardeş vatan.
* * * * * * * *
Dehlizler gibi çoğaldı karanlık,
Beni senden ayıran yanım gibi.
Yani bilmezliğim ve öfkem sebepsiz büyüyen.
Ara sokaklarda canıma kast gelişleri vardı,
Renkleri kör bulanık bu kentin.
Seni arıyordum yakılmış talan edilmiş zihnimde,
Senden bir damla beklerken vuruldum.
Kanım Diyar-ı Bekir'de kurudu.
Sırtımda kahpe bir hançerin,
Soğuk hain kahkahasını duydum.
Ağladım...!
Sesim Zap Suyu'na vurdu kırık öfkesini.
Çağladım bende düşlerimde ..,
Nasıl coşkulu ve emsalsiz bir yanışım vardı.
Güneş'le sıvanmış bir ölümün.
Aydınlık sevdasına VURULDUM...!
?Ve ağlarken senin yüreğinde kavruldum?
1 ARALIK 2000 ANKARA
Roja Welat
Roja Welat şiirleri