Uzlaşma Yok!
Bir hapishanedir yaşam bizim için kardeşim.
Bir hapishane
Güneşin çatısı altında
Temeli üzerinde acılarımızın.
Sırtımızda açlığın tek tip elbisesi
Ve ayaklarımızın dibinde
Bizden öncekilerin iskeletleri
Çentik atacak yer kalmadı gökyüzünde.
Çentik atacak yer kalmadı düşlerimizde.
Çentik atacak yer kalmadı öfkemizde...
Uzlaşma yok!
Masanın üzerinde nasıl birleşirse iki el
Dostluklu sevgiyle
Öyle birleşinceye dek emekçiler yeryüzünde.
Bakışlarında
Yeni bir yaşamın ufuksuz mutluluğu
Ve öylece elele
Tıklatıncaya dek evrenin kapısını...
Uzlaşma yok!
Her sabah
Evlerin dudaklarından
Bir türkü gibi döküleceğiz yollara
Dayamak için ağzımızı çalışma memesine.
Diğer elimizse
Oynaşacak yaşamın boşta kalan memesiyle...
İşte o güne dek
Uzlaşma yok!
Çamaşırcı kadın
Çenesinin altında
Ekmek ve özgürlük kokan giysiler gerip katlayacak
Bir de gülüşlerin
Çiçekli örtüsü yanaklarının....
İşte o güne dek
Uzlaşma yok!
İşsizler
Alınterlerinin ağırlığınca dolu bir fileyle dönecekler işten eve
Sarılacaklar bacaklarına çocukları
Ve onlar sarılacaklar geleceğin bacaklarına...
İşte o güne dek
Uzlaşma yok!
Uzlaşma yok
Yaşam
Yüzümüzün takviminden yaprakları
Yıllardan daha yavaş koparıncaya dek...
Uzlaşma yok
Yasalar
Malı mülkü değil
Sağlığı ve aşkı koruyuncaya dek...
Çatısı akan tek bir ev kalmayıncaya
Ve şair
Artık gönül rahatlığıyla övgüler dizebilinceye dek yağmura...
Uzlaşma yok!
Oyun oynuyor çocuklar parkta.
Kumdan kaleler yapıyorlar
Düşlerimiz gibi kumdan ve sevgiden.
İnip kalkıyor tahterevalli
Dengelemek için kefesindeki gülücükleri.
Her kalkıp inişinde
Daha da yükseliyor alnımızın petrolü.
Kayıyor çocuklar
Bırakıp kendilerine dünyanın tepesinden
Yaşamın güvenli kollarına...
Keyifle izliyor onları bir ihtiyar.
Sırtını güneşe vermiş.
Sırtı
Bir ölüler yığınıdır
;bizim ölülerimiz.
Hiçbir zaman el sıkışmadılar uzlaşmayla.
Kurşunların, tankların, ihanetlerin arasında
Geleceğin gülen fotoğrafını taşıdılar
Ceketlerin eteklerin astarında
Ve her koşulda ulaştırdılar onu
Grevlere barikatlara..
Hala yerindedir o fotoğraf.
Üzerinde kurumuş kan lekeleri
Ve solmuş epeyce.
Fakat işte capacanlı çevrelerinde o fotoğraf
Ölülerimiz
Yüzlerini güneşe vermiş
Huzur içinde uyumaktadır artık;
Elini usulca göğsüne götürüyor ihtiyar
Ve keyifle okşuyor
Kızılordu madalyasını.
Partili işçiler geçiyor caddeden kadınlı erkekli.
Dillerinde enternasyonal
Omuzlarda iş aletleri.
Oysa cumartesi bugün.
İsteseydiler
Cumayı pazartesiye bağlayan hamakta
Gerinerek geçirebilirlerdi tatillerini.
Fakat sarmak gerekiyor geçmişin yara izlerini
Kapatmak için yeryüzü acılarını defterini...
İşte o güne dek
Uzlaşma yok.
Geleceği değil geçmişi özlemektir uzlaşma
Çünkü ellerimize değil
Bacaklarımıza güvenmektir
Bugün birkaç yumruğuz belki
Fakat eminiz kardeşim
Yumruklarımız yuvarlandıkça alanlarda
Bir çığ gibi büyüyecek
Ve ayaklanmanın yankısıyla
İnecek uzlaşmadan çıkarı olanların başlarına....
İşte o güne dek
Uzlaşma yok..
O gün geldiğindeyse
Bizim çıkarımıza olacak uzlaşma.
Bülent Celal
Bülent Celal şiirleri