Arif Efe
doğduğu dağ köyünde yaşamaya yazgılı
kısa boylu,çelimsiz,yaşlı
güleç mi güleç bir adam Arif efe
yüzünün haritasında kimbilir neler saklı...
hiç sönmeyen sigarası
tüter durur dudaklarının arasında
üstü başı tütün kokar
titrek bıyıkları ve nasırlı parmakları elinin
tütün sarısı
kulağının ardındaki fesleğen dalı
sarkar burnuna doğru
gitse ne yana
yüzer yanısıra fesleğen kokusu...
sırtında beyaz mintan
siyah yelek siyah ceket siyah pantolon
yeleğinin bir cebinde köstekli saat
bir cebinde Birinci Sigarası
`ayıptır söylemesi` der
sağ elinin işaret parmağını indirip kaldırarak
`yıllar var ki o iş yok ben de`
günde üç paket içtiği sigaradan bilir bunu
dudağının kıyısında buruk bir gülümseme...
geceleri uzundur Arif efenin
oturur dalgın dalgın sigara içer
bu yüzden ayrı odada yatar karısı
`şu meret yüzünden kurum bağladı` der gülerek
ağır işiten kulaklarının bile sorumlusudur sigara
benzetir kendini kara trenlere
savurarak yürür dumanlarını
`içmeyin` der gençlere
içer durur kendisi...
çatallaşan sesiyle
nihavent ezgiler mırıldanır köy kahvesinde
güzel çiftetelli oynar bir de
oynadıkça coşar Arif efe
yumar gözlerini
genç bir delikanlı oynar durur
şıklatarak parmaklarını
açar gözlerini
başlar ihtiyarlık,oturur.
içine oturur...işte o an
çakır gözlerinde belirir hüzün
dalar gider uzaklara
uzaklara hiç bilmediği...
kafa kağıdındakinden gayrı sureti yoktur
bir o kalır
belki bir de bu şiir ondan geriye...
Faruk Nektar
Faruk Nektar şiirleri