Şairler | Şiirler

Hayatımı Karalayan Metinler

Tanrı rüyalarımı seslendiriyor
tanrı sırlarını aralayandır artık
benimse yollarım doruktan doruğadır
Artık benim deliliğe giden yolu yürüdüğüm söylenir
kendimi yağmurlara terk eylediğim
nicedir rüyalarımdan sesleniyorum
tanrılardan artan sözler söylüyorum nicedir
Yaşadığım günleri karalayan şiirin
bir şiirin doğuşunu duyuyorum içimde
İçimde bebeklerin kahkahası çınlarken
dünyayı ayaklarımda duyuyorum yeniden
yeniden başlıyorum yolculuğuna
acısı bende kalmış karanlık bir izahın
Ellerimi bile
yokluğunu duymaya başladığım günlerdir
kendimi yağmurlara terk eylediğim günler.
Günlerdir görmeye başladığım rüyayı
halklar kendi hesabına cinnete yorumlarken
boşalıyor kendimi hatırlayabileceğim aynalar
boşalıyor öleceğim günlere ayırdığım kahkaha
Dünyada oluşumun şaşkınlığı içinde
çıkıyorum ölümün yüreğimi kıstırdığı koylardan
çıkıyorum yüreğimi yağmurlarla yatıştırmak üzere
Bir sürgünün öyküsüdür okunuyor ardımdan
yağmurda ışıldarken ayak izlerim
saçlarım, rüzgarın önünde bir saçak bulut.
Gidiyorum
olarak ağzımda bir orman gülü
Sabah sisler içinde
dudaklarımda ıslattığım karanfil bile
yaşamaktan yana bir güzellik değildir artık
ben bile yaşamaktan yana bir güzellik değilim

karanfillerin bile bana sunduğu yalnızca hüzün

Oysa bir gül rengini versin diye vardı yaşantımızda
bir nehir sesini sesimizde bulsun diye çağlardı
güller söze dönüşürdü gülüştüğümüz yerde
güneşlere vururdu gülüşlerimiz
Şimdi benden yorgundur umutlandığım dağlar
girdiğim ırmaklar da benden yorgun akıyor
zamanın ete çökmüş ağzı omuzlarımda
güneşe doymayan omuzlarımda
bir hayvanın ağzını besliyor yaralarım
Irmaklar çığırına varınca yolculuğum
güneş antik bir dekor oluyor gözlerime
kararıyor durup kendimi dinlediğimde gördüğüm rüya
kararıyor durup kendi sonumu beklediğim istasyon
ışıldarken dünyadan bana doğru uzanan binlerce yol

Dünyadan bana doğru uzanan bir yol ölüm

Denizlerin huzuruna çekiyor beni ölüm
beni damarlarımdaki kan kışkırtıyor
boğulmuş buluyorum kendimi denizlerde
denizin kumları çıkıyor dilimin altından
ellerimden parlak nehir taşları
oyuncak kitaplar çıkıyor üzerimden
kırık ayin vazoları, gümüş martılar
hayatımı karalayan bir şiir sonra

Sonra asım, rüyasında boğulmuş bir şaire çıkıyor
denizin kumlara boğdurduğu şaire

Bu geçitler
bunlar senin yaşadığın bozkırlardı bir zaman
yaşadığın vadilerdi, dağlardı, denizlerdi.
Doğudan batıya rüzgarların estiği
güllerin hükmünü sürdürdüğü yerlerdi

yaşadıkça gülüşlerinde belirdi ölüm

Uğradığın her yerden uğurladığın ölüm
hengi şehrin yolunu tutarsın artık, hengi şehir senindir
seninle yürek yüreğe kimler ağlaşır
soğumuş yaralarınla kimler öpüşebilir?
Ölmüştür gözlerini mutluluk edindiğin prenses
Aransa şehirdedir tanrılardan artan sesler korosu
şehirdedir renkli yüzeylere düşkün eceler
şehirdedir gözlerini mutluluk edindiğin prenses
muğber köle kızları aransa şehirdedir

olarak sıradan bir akşamın hüzün döküntüleri

Belki de ben
daha bir zaman
burda, bu dünya aralığında
durup kendi gölgemle oynaşacağım
boynumdaki sargıları çürütünceye kadar
çürütünceye kadar yağmurla saçlarımı
durup kendi sonumu bekleyeceğim
dünyanın herhangi bir aralığında
yeniden ruhumu güllere üfleyebilmek için

Benim artık deliliğe giden yolu yürüdüğüm söylenir
işte artık mumyalı bir defin töreni için
yas tüyleri takıyorum şapkama
nasıl olsa olmayan kuşların yokluğu fark edilmez
güneşin gölgeleri farkedilmez güneşten
tanrıların ölümlere ritim tuttuğu yerde.

Hıdır Toraman

 

Hıdır Toraman şiirleri

 

Populer Şairler