Simitçi Çocuk
sabahın köründe uyandım
kar pencereme düşüyordu
sıcak odada içim üşüyordu
çayımı içmeden çıktım dışarı
ağaçlar yapraklarıyla konuşuyordu
sarıldım parkama koyuldum yola
sokaklar sensiz bensizdi
sigaramı yaksam poyrazdan sönerdi
başkası olsa eve geri dönerdi
hava öyle soğuktu yani
yolun öte yakasında
bir çocuk ilişti gözüme
yaslanmıştı ekmeğinin teknesine
simit satacaktı küçük fabrikanın işçisine
yanına yaklaştığımda gördüm
tir tir titriyordu soğuktan
gökten bir şimşek düştü yüreğime
şimşek ciğerimi söküp aldı kovuktan
bende parka vardı
sırtım kalındı
onun ceketi bile yoktu
terliği bile eskiydi
ayağı yalındı
ah ulan dedim ah
yok mu senin anan baban
yok mu seni bir doğuran
yok mu seni bir doyuran
aldı simitlerini yanına
oturduk eski bir çay ocağına
konuştuk
hem ağladı hem anlattı
kederini gözyaşlarına yükledi
derdini oturttu karesine
okutamıyormuş babası
bakmalıymış başının çaresine
çay ocağındaki işçiler aldı simitleri
çocuğa harçlık bile verenler oldu
karnını doyurdu
sevindi
bakışları bile değişti
içi ısındıkça konuştu
bir ara gözleri doldu
çayını içtikten sonra
yanımızdan kalktı
ıssız sokakları doldurdu
simitçi çocuk çocuktu ama
içimizdeki insanlığı kaldırdı
Mustafa Özke
Mustafa Özke şiirleri