GÜL
üzgünüm dudaklarına
dokunduğum için gül
ilacı anlaşılmaz kılınan kitaplarda saklı
tabipleri sindirilmiş hüznüm
bulaşır mı sana da bilmiyorum
sarartırsa şimdiki zaman zehriyle tanışmış nefesim
nazenin yapraklarını
yine pervane olur mu
şarkılar dizer mi aşığın
vefalı sevgililere has içtenliğiyle
yoksa renk denen kandırmacanın peşinde
bir başka bahçede mi dillenir gül şarkıları
biz sonsuzluğa kanat açmışken
ihtimal solgunluğun gardiyanları
pusu atmış yol üstüne
kökünden ayrı bir kadehte
bir avuç klorlu su dolaşırken damarlarında
soluduğun hava petrol türevi
şeffaf bir fanusta
bir genç kızın ellerinde
kim bilir hangi yalancı aşkın
aracısı olacaksın
belki de ağlayacaksın
kirli insanların
kirli emellerini haykıramadığın için
masumlara
şehrin çirkinliği akacak yapraklarından
(sahi bilir misin ağlamayı
yoksa doğru mu güzellerin acımasız olduğu)
özleyeceksin billur çiğ damlalarını
ne şehvet ne nefis
iki ayrı bedenin yaratılalı beri
dünya evine giremeyecekleri
gerçeğinin laboratuarında
damıtılmış sevdası yer edecek
durmaya yakın hayat saatinde
kırgınım renklerine gül
aldatmasın beni endamın
dünyayı sevmek geliyor içimden
görünce seni
kanarsam solacak yüreğimin gülleri
öldürücü bir virüsün pençesinde
erimek yaraşmaz bize gül
sonsuzluğa uyanmak için
uykuya varmak dururken
ölüm yaraşmaz
Mustafa Faikoğlu
Mustafa Faikoğlu şiirleri