Anneme
çakırdikenlerine inatla direndi
yırtık pabuçlu nasırlı topukların
esintisiz günortası yaz sıcaklarında
kavruk buğday, arpa tarlalarında
bana süt yetiştirmek için temizinden
besmeleyi içtim göğüslerinden
her sabah ilk önce sen doğardın
her akşam fiske lambam sendin
sendin gaz lambam
başımı koyduğum yastıktı dizlerin
gündüz sırtımda mintanım
ve gece yorganımdı şefkatin
tezek sobasıyla değil
senin sıcaklığınla ısındı çocukluğum
alınteriyle çifte su verilmiş çelikti ellerin
değme erkek yapamazdı yaptığını
asker yolu beklerken gözlerin
kaynatana oğuldun
kaynanana gelin
geçim kıttı yoksul, kerpiç evlerde
gözalıcı tozluklariyle esas duruşta
bir süvari neferi fotoğrafına gülümserdi gözlerin
“asker yolu” türküleri söylerdin dualarla karışık
sen vefanın, direncin ve de sabrın
tozu bile aşınmaz heykeliydin
aramızda kahredici mesafeler
ama herşeye rağmen
şükretmem gerektiğini sen yerleştirmiştin
çocukluğumun saf kursağına
höllüklerle belediğin o çocuk
o omuzu nazar boncuklu çocuk
bir yanıyla büyüdü ve kocadı
seneler, saçlarından saçlarına
bembeyaz çizgiler çekti, boyadı
bir yanı hâlâ kundaktadır sanki
geceleri ninnilerine muhtaç
ve dualarının sıcaklığına
ellerinin şifalı serinliğine
seni ne kadar özlüyorum anne!
(13 mayıs 2001/ üsküp)
Hayati Yavuzer
Hayati Yavuzer şiirleri