Mahşeri Beklerken
Sormazlar mı sandınız neyle geçti ömrünüz,
Size nimet verildi siz ne işler gördünüz,
Yetimi ağlattınız, fakiri hep ezdiniz,
Yeryüzünü ibretsiz, körler gibi gezdiniz,
Kalan ne eserleriydi nede isimleri,
Kayalara kazılmış azabın resimleri.
İnsan hüsrandadır kesin, istediği malsa,
Arz döndükçe çürütür üzerinde ne varsa,
Oyun eğlence insana en çetrefil tuzaktır,
Cehennem isteyene cennet elbet uzaktır.
İnkar ettiler kimisi dört kitabı ve selamı
İbadeti terk edip erdem bildiler günahı
Kimisi inandık dedi bizi yaratan Allah’a,
Eriştik zannettiler rahata ve felaha,
Oysa gözleri kördü, kalpleri mühürlüydü,
Dünyaları geçici, ne kısa ömürlüydü.
Mal gözleri bürümüş şeytan bir yalancıydı,
Ona uyan her insan en büyük inkarcıydı.
Gözlerden kesilirse rahmet, kurur göz pınarları,
Azap çetindir elbet, yuttu nice kralları.
Vurulur alnına mührü alevli cehennemin,
Öyle halde ol ki ne korkmuş nede emin.
Elçiler yetişirdi her bozgununda dünyanın,
Timsalidir hepsi edebin ve hayanın,
İnsan bitirdi ömrünü, sonu yaklaştı zamanın,
İbrahim’e gül bahçesi, Nemrut’a cehennem ateşi,
Kör topal bir sinekle serildi yere leşi.
Çekerken her hücrende cehennem azabını,
Duyacaksın derinden Allah’ın gazabını.
Mahşere yürür insanlar, korkarak ve titreyerek,
Çırpınmak boşa o gün, faydasızdır ürpermek.
Yırtar eller toprağı, kazır en sert taşları,
Bir ateş tutar göğü, kaynatır başları.
Dümdüz olur yeryüzü, dağları zemin yutar,
Mahşere giden yolu zebaniler tutar,
Getirirler ortaya her ümmetten insanı,
Boşaltırlar zemini, tümü gözler meydanı.
Hesabı görülür, defteri açılır hepsinin,
Boşuna feryat eder şüphesiz affedicisin.
Defterleri alınır sol taraftan verilir,
Yaptıkları bir bir önlerine serilir.
Vurulur malı sırtına, yollanırlar sırata,
Zebaniler iterler, dikenler batar surata.
Ağlamak istesen de sana yalnız azap var,
Alevler göğü yalar, yalnız yakıcı bir tat var,
Gülün oynayın şeytanlar, şeytanın uşakları,
Beklemekte sizi cehennem toprakları.
İrinden içecekler, dikendir yemeğiniz,
Hepsi boşa gidecek faydasız emeğiniz,
Orada toplanırlar dilleri dışarıda,
Vücutlar parçalanır, yakılır aşağıda.
Sizi zebani bekleyecek, sular kaynayacak,
Beyniniz çıkacak, bedeniniz yanacak,
Zakkumların zehri midelere dolacak.
Ansın diyorsan Rab bin seni, çokça anmalısın adını,
Duvarlar çürür, insanlar ölür diyorsan,
Allah’a dayamalı sırtını,
An onu çokça ta o da ansın seni,
Sen onu sev ki cennetine alsın seni.
Dilleri uzamış, ezecek her günahını kelimelerin,
Bakışta görecek hesabı zor en basit cümlelerin,
Yanan bedenler mi yoksa kömür ruhlar mı?
Çukurlarda kalmışlar seni duyarlar mı?
Toprak olsaydık demek, yalvarmak için çok geç,
Bir ses duyar birden azaplardan azap seç,
İnce uçlu bıçaklar batar tenin üstüne,
Köpek başlı zebani tuz basmada yüzüne,
Akreplere emanet odalarda kalırlar,
Uykusuz gözlerle cehennemi tadarlar.
Yoksa bilmez mi bu ruhlar en çetin yolculuğu,
Sürer mi sanırlar verilmiş bolluğu.
Kul ise şükreder, nimetle yaşardı,
Kafir olsaydı eğer haddini aşardı.
En çetin gün gelmeden hazırlasa yükünü,
Kalmazdı yolda elbet iki bel bükümü.
Yeryüzü düşman, aleyhte şahit toprak,
Yaptığını anlatır bastığın kuru yaprak.
Sızmışsa ruhlar gafletin yatağında,
Saplanıp kalmışlardır şeytanın batağında,
Açılmamışsa gözün daha hakikatin ışığına,
Dünya gelir bağlanır prangasız ayağına,
Şeytana uşak olmuş niceleri varsa da,
Mekanlar geniş zaman çok darsa da,
Gün Allah’ın günüdür sana vakit verir elbet,
Yeter ki sen doğrul, günahından tövbe et.
Hakan Türkyılmaz
Hakan Türkyılmaz şiirleri