Toprağım
Köyde Yanık Ahmet derlermiş
Herkes sayar severmiş
İstanbul diye tutturmuş
Bakalım; ne ummuş, ne bulmuş
Ala köyde yaşardı, Ahmet
Köyde işler çok zahmet
Duymuş şehirde kazanç kolay
Aklından hiç çıkmadı bu olay
Büyük şehir görecekti
Refah hayat sürecekti
Babadan kalan tarlayı takımı sattı
Gözünü tozlu yola dikti uzağa baktı
Bir gitti, pir gitti
Pili İstanbul'da bitti
Boş gezdi, üç-beş gün
Keseden gidiyordu, her gün
Cüzdanda eriyordu bereket
İş bulmalıydı yoksa felaket
Aldı eline ufak bir iş
Durmadan et dizdi şiş şiş
Sıkıldı değiştirdi, hemen işi
Satış yapacaktı, yedi cezalı fişi
Yeni iş buldu, aldı sırtına sepeti
Taşıdı evlere, dolu dolu poşeti
Gecelerdi üç kuruşluk, tek odalı evde
Bulamadı köydeki rahatı, bu evde
Gün geçti eridi zaman
Yoktu şehirde derdine derman
Tüh dedi, Ah dedi, Vah dedi
Pişmanlık dolu eyvah dedi
Düşlediği gibi çıkmadı şehirde yaşamak
Karar verdi köye doğru yol almak
Çalıştı terledi
Paracıkları derledi
Bir nefeste sardı; tası, tarağı, aynayı
Alırdı artık sattığı bütün tarlayı
Yükü sırtına vurdu sonra garajı sordu
Para gitmesin diye aç, aç yürüdü durdu
Bindi otobüse oturdu koltuğa
Dedi ?Beni köyümde bırakın ha?
Sabaha karşı ağırlaştı, yavaşça durdu
Muavin ?Ala köyü, Ala köyü? dedi durdu.
Sevinçle indi arabadan, aldı yükü yanına
Hüzünlü bir ah çekti, hasret dolu bağrına
O tozlu yoldan köyüne baktı, derin derin
Onun yeri burası idi, kafası pek serin
Yürürdü vardı köye olmuştu sarhoş
Komşular yetişti, hepsi meraklı, hepsi hoş
Anlattı başından geçenleri gün gün
Ne zaman konuşmaya başlasa derdi ?Ben bir gün?
Aldı tarlayı takımı zarar etmedi
Ama öküz alacak parası yetmedi
Gel zaman git zaman, yaşı oldu yetmiş
Gelir iken, ekilmiş tarlayı, gezmiş
Yolu geçerken, duydu kornayı
Tanıdı kendini götüren arabayı
Canlandı gözünde İstanbul anıları
Hatırladı o perişan zamanları
Gözleri doldu, bulgur bulgur yaş
İçinden geçirdi ?Beni götürme gardaş?
Döndü yönünü toprağının hepsine
Çöktü ihtiyar dizlerinin üstüne
Avuçladı toprağı, yüzüne vurdu
Bir sevda ile yıkadı durdu
Hıçkıra hıçkıra haykırdı ağlayarak
?Toprağım, Toprağım? diye Hak'ka yalvararak
Gün geldi koca çınar eğildi
Artık o yaşayan Yanık Ahmet değildi
Ağıtlar yakıldı, feryat, figan
Diktiler başına, genç bir fidan
Yanık Ahmet Köyünde öldü
Taşına yazdılar;
?O koca şehirde ne acılar gördü
Çok sevdiği toprağı, onu bağrına gömdü?
Mikail Duman
Mikail Duman şiirleri