Aşkolsun Liseli Kız
-geceler morarıyor
anne diye ağladığın geceler
1/
kıvranıp duruyor
yüreğine sancılar çöktüğü zaman
sokaklara yayılıyor sevda kokusu
karanlıklar pusulamış gece yarısı
otel odaları, kirli çarşaflar
paralı insan
sömürge...
direniyor gözleri son anda
umut, nerdesin umut
sana muhtaç liseli kız
sokakları pusulamış
vitrinlerin önünde gizlediğin görüntü
gece, gözlerinden kara, gözlerin geceden
hüzün,
ellerini sarmaya görsün, şarkılarla birlikte
gündüzlerin uykulara gömülüp gedir
hep eskiyon geceler
tükenen gençliğin
2/
essen şehri
bir gecenin ortasına gidiyor
paslı yağmurların gölgesine sığınarak
zonkluyor her yanı çürümüş yara gibi
sahte sevgiler sergilerken
acılar dilim dilim
tuz yanığı acılar
yangın misali
şimdi senin düşlerin
okul çanta öğretmen
\\\"Türk, övün, çalış, güven\\\"
kimin adına?
iyotlaşıp eriyorsa mutluluk
bilmiş olasın ki,
orospuluk kisvesine bürünmüştür sömürü
3/
yüzün asya damgalı
pusulamış bir gecenin yarısı
kaç kişiyle tanıştı sayamıyorsun
kaç kişiyle sevişti, utanıyorsun
susmak neyi halleder
ne carmen gibi, adına operalar yazıldı
ne de hülya avşar gibi kısraklığın
sonbahar gelmişti, yağmurlu bir gün
fabrikada çıkarken annen
beyin kanamasından gidivermişti
iş kazası dediler ertesi gün
dosyayı kapadılar
gündüzün geç vaktinde
üç beş kişiyle bindirdik uçağın kuyruğuna
kesin dönüşler böyle...
on sekiz yıllık gurbetin birikimiyle
sensizyiğe gömülüp gitti
dürbünlerin arkasında çifte göz kurgusu
iki damal gözyaşı
hıçkırık...
4/
vur kendini karanlık gecelerin içine
acıların tükensin
eşkıyanın meskeni dağlar başıdır
kurtların, kuşların meskeni de
aşkolsun liseli kız
senin meskenin sokaklar ım?
bu köhne soksakların ortasında
gözlerin,
yangın mavisi kadar berrek
ırmaklar gibi sulu olsa da
umutlardan ayrı düşme
ne olur...
5/
anadolu\'dan almanya\'ya
almanya\'dan anadolu\'ya
bir bakıma öyle sayılsın ki
evden sokağa, sokaktan eve taşınırsın
kınalı iki pabuç üzerinden geçerek
sır olmaya yüz tutmuşken sevinçler
burkuluyorsun
ne yattığın erkekleri tanırsın
ne de gezdiğin yerleri
hep göçebelik
hep gezginlik
su gibi...
sunulmuşsun sofralara yudumluk rakı gibi
zemheride çırpınan kuşalın kanadı yok
gecelerin getirdiği esinti
yazdığın tüm şiirleri kırlara taşıyacak
insancıklar ölünce
sırtında çanta okul dönüşü
ne hayaller kurardın bilemiyorum
saçlarında,
efil efil buharlaşan güzellik
yıldızlara ulaşırdı seninle
andıkça gülüyorsun
6/
ufuklar akşamlıyor
yüreğinde çöreklenmiş duygular
boşluğa düşen sızı
bulanıyorsun
yine, kim koynuna alacak seni
o körpecik bedeninde hırsını dindirecek
soldukça solacaksın
tomurcuk iken
değişim...
her gün yeniden degişim
ne sokak eski sokak
ne ev eski ev
umut,
daldan dala konan kuşlar misali
yetişemiyorsun...
7/
yüzün asya damgalı
pusulamış bir gecenin yarısı
hicran denen deryalarda boğuldu
ne katarina gibi aşka doymazlığın var
ne de türkan şoray gibi, çifteyol sultanlığın
dağlaında buz kesmiş içinde ki yalnızlık
zemheriden geçmiş gibi üşürsün
kimsesizlik kahrol he mi?
kapıdan girince okul dönüşü
heyacanla;
sınrtından çantayı alırdı annen
ellerini, elleriyle ısıtırdı
yüreğini yüreğiyle
\\\"acıktın mı küçük kuşum\\\" derdi usulca
hiç acıkmaz olur muydun desene?
çocuklar her zaman açtır
hiç doymazlar...
8/
ses ver, gecelerin kadını ses
ses ver benim sesime
çiğneniyor çocukluğun çimenler gibi,
söylesene be kadın Allah aşkına
özgürlük bu mu?
gecenin bu deminde
yine hüsran çöküverdi gönlüne
doldu, kaynadı gözlerin
titriyorsun
ihanet ve zulüm
sırtına, bindikçe bindi
ayrılık gözlerine
ağlıyorsun
9/
yalnız insan
alıp başını nereye gider
özlemin çoğalsa da sıla denen ülkeye
çoğalıyor anne diye ağladığın geceler
-ne zaman azaldı ki-
bitişin son norkası, dağınıklık uçurum
aşkolsun liseli kız, dedeğim zaman
beni anlıyor musun?
sokaklar daralınca, aydınlıklar tükeniyor
çırpındıkça yoruluyorsun
önün sıra
zeytin gibi, kararıyor geceler
yağmurlar üstünü gölgeliyor
üşüyorsun...
nere gitsen, nerde dursan
omuzunda bitmeyen bir yalnızlık
sürüden ayrılan kuzular gibi
düştün kurtlar sofrasına
aşkolsun...
10/
o,kapkara gözlerine
ışıl ışıl bir sustalı yansıyor
sosaklar da bir adamın gölgesi
\"pezevenk\" dedikçe
dağılıyor liseli kızın sesi
eriyor buhar buhar
ateşe dökülen damlalar gibi,
koca şehrin ortasında
kimsesiz...
gözlerin diyorum
gözlerin ağlıyor mu?
ellerin diyorum
ellerin titriyor mu?
süzülen o damlalar yağmur suyu mu?
söylemene gerek yok, anlıyorum
şimdi bağırıyorum
bırakın, bırakın dağınık kalsın
taşların üzerinde
umutları öylece
Orhan Bahçıvan
Orhan Bahçıvan şiirleri