Han-ı Abad
Omzu çökmüş duruyor öyle viran
Gözleri ufuklarda bekliyor bir kervan
Belki bugün belki de yarın eyler seyran
İnliyor ecdad yadigarı güzide han
Her taşı toprağı ecdad kanı
Ağlıyor marazlılar gibi sapsarı
Bir fatiha bekliyor sultanlar mezarı
Sahipsiz yadigarlardan biri işte bu han
Ne zelzeleler gördü ne fırtınalar koptu
Ne insanlar geçti kendine güveni yoktu
Kimi Allah'ından kimi ateşinden korktu
Bunları da gördü hazine küpü ulu han
Ne cenkler yapıldı bu meydanda
Ne yiğitler gömülü bu handa
Sonun böyle mi olacaktı hakikatta
Kükre ki yeryüzü dinlesin seni ulu han
Bir seda ki yankılanacak arz ve semavattan
Bir karabuluttu elbet geçecek vatandan
Köprüye geldik seçilecek artık ak karadan
Boğuluyor göz yaşına Tüm miras ve bu han
Demir parmaklardan mı bakacağız seni bilmem
Nedir derdin söylesene, ben halden hiç anlamam
Yirmi bacandan ayrı ayrı dert mi tüter ki
Yankılat sesini duysun gafilan, ey ulu han
Elimizden bir şey gelmez nicedir garibiz
Bizi de yıktılar, yıldırdılar, Allah'tır sahibimiz
Cümlemize türlü dert verdiler, naçar tabibimiz
Senin binbir hayranın var. Ya bizim ulu han
Yirmi direğine konmuş türlü türlü yük
Her direğin hüznü birbirinden büyük
Kişniyor kısrak, yok üzerinde yük
Söyle asil hanci nerde ne saklıyor bu han
Define avcıları mantar biter gibi, memlekette
Her biri ilerliyor, gözler kapalı hıyanette
Kimi aç kimi hınzır hepisinin gözü ganimette
Nerde Alaaddin keykubatlar nerde, söyle ulu han
Aradan yedi yüz doksan bir ramazan geçti
Bugün sekiz yarın on, ondan sonra kurban geçti
Ne ribatlar yapıldı, ne yakuphanlar geçti
Kıyamet pilavı kokuyor cürm nerde söyle ulu han
Yakup Çağdaş
Yakup Çağdaş şiirleri