Bedestan Yokuşu
Dilârâ,
Mağribilerin ülkesinde
Ömrümü kaybettim,
Ellerimi yitirdim ipeklere uzanan....
Sonra yangınlar düştü içime
Ve bir mecûsi kıblesinde
Kül bezirgânları,
Hayâlleri ufalayan...
Kâlp kanı içen vampirler vardı,
Hazır ve nâzırdı
Sihir törenleri,
Ortaçağ giyotinleri...
Geçilecek yerlerinde öykülerimin,
Gözyaşı çocukları birer dikili taştı
Ya da kilometre sayaçları...
Dilârâ,
Bedestân yokuşunda sunuldum ve satıldım alıcı kuşlara
Alnımda metelik yaftaları,
Alnımda silik hikâyeler...
Eski ve antik eşya niyetine
Konuldum, değersiz teraziler kefesine...
Dilârâ, nerdesin ?
Nerdesin beynimden kurşun çıkaran bıçak..!
Sensizliğin mevsimi ne kadar kurak
Ve ne çok zindan böyle yaşamak...
Dilârâ,
Kafese koydular Anka kuşunu
Yusuf, kuyuya atılmakta hâlâ.
Bu yüzden
Sükûtum,
Tenhayım,
Suskunum,
Bir ses sana vakit tamam gel desin...
Dilârâ,
Asırlara sinişen bir korku içindeyim,
Bedestân yokuşunda bedbîn haldeyim,
Yerdeyim, gökteyim, bir zaman göçündeyim,
Olur olmaz kazılmış mezarlar içindeyim...
Dilârâ,
Sensiz anlam vermek güç
Bu salgın yangınlara.
Ve sensiz düşmek zor,
Kapanmış masal yollarına...
Dilârâ,
Ey yolda kalanların emsâlsiz dostu,
Ey beynimden kurşun çıkaran bıçak..!
Gel kurtar beni Bedestân yokuşundan,
Kurtar beni, bu cüretkâr aynalardan...
Seyfullah Fatih
Seyfullah Fatih şiirleri