Şairler | Şiirler

Kocaman Bir Yalan

Ve suskunluğumuz...
Yüreğimizden fışkıran, bir isyan çığlığıyla,
Tomurcuk gül gibi, bedenler,
Tekrar, kara toprağa düşmesin,
Bir ananın yüreğiciği daha yanmasın diye,
Bir silah sesi tokluğunda ve bir bıçak keskinliğinde,
Acılı bir sayha ile bozulmalıydı;
Pırıl pırıl beyinler,
İçinde günlerin ve insanlığın unutulduğu,
Hücrelerde küflenmesindi.
Gencecik bedenler, gül bahçesine girer gibi,
Kara toprağa düşmesindi,
Onlarında bizim gibi, yarınları kuşatan,
Ve yıldızlara ulaşan hayalleri olmalıydı,
Ve başları ilkbahar serinliğinde
Yeni tomurcuklanmış gül kokan,
Göğüslere yaslanmalıydı...
Ve sevgilinin karanfil kokan nefesinde;
Aşkı ve sevgiyi yudum yudum içsinlerdi

Yalan ulan yalan...
Bize sunduğunuz senaryolar gibi,
Bu senaryonuzda yalan
Hemde kanlı acı ve şerefsiz bir yalan.
Hala unutamadık genzimizi yakan,
Barut kokularını...
Ve hala tadı damağımızda;
Dişlerimizde çiğnediğizin fitilin,
Ve hala kabuslarımız,
Filistin askısıyla açılış yapıyor.
Ayaklarımızı soktuğunuz tuzlu suları,
Hala içiyoruz doyasıya
Ve bir yılan gibi kıvrılan bedenlerimizi,
Hala hatırlıyoruz her manyetoda...

Gençtik ;
Gençliğimizi,
Gözlerimizin ışığını,
Yarınları kuşatan.
Ve yıldızlara ulaşan hayallerimizi,
Velhasıl, senetsiz-sepetsiz,
Diyetsiz, hayatlarımızı sunduk.
Kan kokan, barut kokan ve ihanet kokan,
Havalarda yitirdik zamanı...
Her tetik düşüşünde derin bir çığlık
Ve camilerden verilen, selalar ...
Hala kulaklarımızda,
Ve her salada, yüreklerimizin bir parçasını,
Kara toprağa verdik.
Cenaze kortejlerinde büyüttük öfkemizi,
Bir yumak yaptık,avuçlarımızda,
Dişlerimiz sıkılı...
Ben yanmasam sen yanmasan,
Nasıl çıkardık aydınlıklara....
Yada saflarımız seyrelsede yine ileri,
Düşenlerin kanlarından, doğar bir şafak.
Haydi sarssın yeri göğü cenk türküleri
Kanımızla yarın burada güller açacaktı
Hançerelerimizden fışkıran slogan;
Bir ölür, bin doğardık.
Ne kadar saf ve anlamsız bir öfkeydi,
Yüreklerimizde tomurcuklanan
Ve bizim körpecik bedenlerimiz,
Kara kara toprağa düştüğünde
Bir anlam bulacaktı zaman ve mekan

Gençtik;
Olsa,olsa; 15-16 yaşlarındaydık
Dedim ya yıldızlara ulaşan,
Ve yarınları kuşatan hayallerimiz vardı
İsimsiz kahramanlardık.
Bize sunulan çileyi ve ızdırabı,
Hayat yerine ölümü;
Topraktan kadehlerde,
Soluksuz içiyorduk.
Gençtik;Bayrağa ve ezana
Emeğe ve insanlığa sevdalanmış,
Pırıl pırıl, yüreklerimiz vardı.
Memleket sevgisiyle mayalanmış,
Hamurlarımız vardı.
Biz ne elde ve dilde gezen billur bir sağrak,
Nede sıska bir göğse takılan çiçektik.
Bizimde bu dünyada nasibimiz vardı;
Kayalarla güreşip dağlarda ölecektik.
Umuduz dağlaraydı,
Güneşi feşedecektik..
Güneşin feşi yakındı,
Yalandı ulan, yalandı...
Ama ne yaman yalandı...

Tomurcuk gülleri, kopardınız dallarından,
Bir kristal vazo gibi; parçalandı gençliğimiz,
En ulvi duyguların özünde,
Bilmem, hangi ulusun özgürlük türkülerinde
Tükendi gençliğimiz...
Gözlerimiz, çakmak çakmak,
Bir kavganın, ortasında bulduk kendimizi,
Onlar Marks ve Engels okuyorlardı,
Felsefenin temel ilkelerini,
Tarihi ve dialektik materyalizmi,
Bizde Ziya Gökalp,Dokuzışık,
Ve Kurt Karacanın Milliyetçi Türkiyesini,
Daha kavganın başındaydık,
Emek; tek değer olamazdı,
Sermaye ve teknolojide vardı.
Din toplumların afyonu değil,
Bir ilk hareket ettiriciye, ihtiyaç vardı.
Sürmenaj olmuştuk, okumaktan.
Sonra ellerimize;
Bir militanın, notları tutuşturuldu,
Bomba yapımını öğrendik, teksir notlarından.
Sonra bir silah sabah bir sizden,
Öğleden sonra bir bizden,
Gencecik iki bedeni koparıverdi,
Dalından,bir gül gibi,
Start almış yarış atları gibi;
Fırladık pusularımızdan.
Ağzından salyalar akan kuduz itler gibi;
Sarıldık biribirimizin boğazlarına...
Artık meydanlardaydık.
Kana kana intikamdı
Bir ölür, bin dirilirdik.
Gündüz; okul boykotlarında,
Gece; yurt işgallerindeydik.
Siz Rus uşağı,
Biz amerikanın işbirlikçisiydik.
Kaç geceler,
Pusular kurduk birbirimize,
Kaç geceler bir namlunun nişangahındaydık,
Ne cenazeler kaldırdık, aynı mezarlıklara,
Ayrı hücreleri ve koğuşları,
Ama aynı mapushaneleri beraber paylaştık.
Muhtemeldir, aynı filistin askısında sallandık
Ve aynı manyetodan,
Aynı yerlerimize cereyana bağlandık.
Aynı mahkemelere çıktık.
Her ne kadar ayrı maddelerden yargılandıysakta,
Ayrı hücrelerde ama;
Aynı mahpushanelerde yattık
Ve sonra sırasıyla sallandırdılar,
Bir çingenenin eliyle,
Muhtemelen aynı yağlı ipte
Taze fidan gibi, bedenlerimizi...

Ve birden film koptu
Bas bas, bağırıyordu,
Şerefsiz sorgucum,
Konuş ulan film koptu.
Film koptu konuş ulan...
Evet film kopmamış ama bitmişti.
Filmin, gala gecesinde istikballerimiz,
Bir silah tüccarının,
Metresinin boynunda bir gerdanlık,
Yitirdiğimiz gencecik,
Hayat dolu bedenler,
Masalarında havyar
Ve bize döktürdükleri
Bizim kanımız kanlarımız,
Şerefsizlerin şerefe diye;
Patlattıkları şampanyalarıydı...
Yalan, ulan yalan.
Bize sunduğunuz bütün senaryolar gibi;
Bu senaryonuzda,
Şerefsiz bir yalan.
Söyle filistin askım,
Ayaklarımı soktuğum tuzlu su,
Erliğime bağlanan,
Manyetom söyleyin ulan...

Bizde gençtik gençliğimizi,
Yarınları kuşatan hayallerimizi,
Gözlerimizin ışığını,
Umutlarımızı,yarınlarımızı,
Aşklarımızı ve sevgililerimizi,
Velhasıl senetsiz sepetsiz,
Diyetsiz hayatlarımızı,
Verdiğimiz bu toprak,
Herşeye herşeye rağmen,
Hiç bizim olmadı, olamadı bu vatan...
Belki bir yosmanın vücuduna
Şevhet salyalaırı akıtan,
Yağlı göbekli, tosuncukların oldu,
Ama hiçbir zaman,
Ve herşey pahasına hiç bizim olamadı,
Bu toprak,bu vatan...
Yalan, ulan yalan
Sağcı-solcu olduğumuz
Kürt olduğumuz, Türk olduğumuz,
Alevi olduğumuz, sünni olduğumuz,
Laik ve anti laik olduğumuz
İnsanız ulan; biz herşeyden önce insan

Ve suskunluğumuz...
Yüreğimizden fışkıran bir isyan çığlığıyla,
Tomurcuk gül gibi bedenler,
Tekrar kara toprağa düşmesin,
Bir ananın yüreğiciği daha yanmasın diye,
Bir silah sesi tokluğunda ve bir bıçak keskinliğinde
Acılı bir sayha ile bozulmalıydı;
Pırıl pırıl beyinler,
İçinde günlerin ve insanlığın unutulduğu,
Hücrelerde küflenmesindi.
Gencecik bedenler, gül bahçesine girer gibi,
Kara toprağa düşmesindi,
Onlarında bizim gibi, yarınları kuşatan,
Ve yıldızlara ulaşan hayalleri olmalıydı,
Ve başları ilkbahar serinliğinde
Yeni tomurcuklanmış gül kokan,
Göğüslere yaslanmalıydı...
Ve sevgilinin karanfil kokan nefesinde;
Aşkı ve sevgiyi yudum yudum içsinlerdi


Yalan ulan sağcı ve solcu olduğumuz
Sünni ve alevi olduğumuz
Türk ve kürt olduğumuzda yalan
Ve yalan antilaik ve laik olduğumuzda,
Kocaman bir yalan.
Bin yıldır bu topraklarda yaşıyoruz
Adımızda insan ulan hayvanlar, insan....
Bu farklılıkları biz hiç duymadan,
Tanımadan, kulağımıza fısıldanmadan,
Koyun koyuna can cana beraber yaşadık.
Çok ama çok, uzun bir zaman...
Galiçyada, Balkanlarda, Çanakkalede,
Aynı siperlerde yattık.
Aynı karavanaya kaşık salladık
Kurtuluş savaşımızda aynı nidalarla,
Süngü hücumuna kalktık.
Aynı toprağa düştük;
Kanlarımız, kanlarımıza,
Ruhlarımız ruhlarımıza karıştı
Bedenlerimizle beslenen bu toprakları,
Bizler, vatan yaptık ulan...
Yalan ulan bu senaryonuzda yalan.
Diğer senaryolarınız gibi,
Kocaman ve şerefsiz bir yalan
Şimdi sesimi yükseltiyor,
Hançeremi yırtarcasına bağırıyorum.
Yalan ulan yalan...
Hayatlarımızın,
Kanlarımızın,
Analarımızın
Sevgililerimizin,
Ve karılarımızın gözyaşları üzerine,
Kurduğunun, dünyanızda yalan.
Bizler,pörsümez ,solmaz ve ölmez hakikat.
Sizlerde kocaman birer yalansınız ,
Köpek hayatlarınız ve varlığınızda yalan....

Ali Koç

 

Ali Koç şiirleri

 

Populer Şairler