La Pera
Beyoğlundan göç ettik biz İstanbul`a
İngiliz konsolosluğunun köşesinde Tarlabaşına çıkan sokaktan öyle
Sabah okula yürürken geceden kalma gözlerle,
Portakal likörü ile kahvaltı yapan emekli troleybüs biletçisinin koyu gölgesine bakardık usulca
Beyoğlundan göç ettik biz
Çiçek pasajında akordiyon çalan beyaz rus madamla ne zaman karşılassak,
Şimdiki zamanda
O günlerimiz aklımıza gelir vurdumduymaz kabalığıyla
Şaşı bakkaldan yumurta alır,
Soğuk biraya katık yapardık parasızken hep
Ama mutlaka bulunurdu biri içimizden
Ve derdi hadi ocakbaşına
Hesaplar benden
Bazen arkadaşlarımı ekip,
Cihangire giderdim öğle yemeğine
Taksim hastanesinin karşısına,
İyi ve güzel insana
Beyoğlundan göç ettik biz
Taksimden Tünele
Oradan kerhane yokuşundan
İnerdik aşağıya karaköye
Şirket-i hayriye vapurları karşılardı bizi düdükleriyle
Denizlerinde yosun kokusu
Galata köprüsünün eşsiz korkuluklarıyla
Karşıya geçerdim Kadıköy`e
Anama ve nefis yemekleriyle hasretine
Bir arkadaşla söz vermiştik kendimize
Bir akşam mutlaka
?Pera Palas'da? kalacağız diye
Beyoğlundan göç ettik biz
Taksim`e vardığımızda o muhteşem kiliseyi
Ne zaman görsek
Derdi içmizden biri
Hakikaten cami yakışmaz bu dokuya diye
Beyoğlundan göç ettik biz
Tarlabaşı karakolundaki polisler,
Çingeneler, tombalacılar
Hep tanırdı bizi
Beyoğlundan göç ettik biz
Bir daha geri dönemeyiz
Odakuledeki tiyatrolar da,
Meydandaki opera binası da mekanımızdı
Snoplar işgal etmemişti daha
Beyoğlundan göç ettik biz
Yaşlı fahişelerle rakı içerdik
Salaş meyhanelerinde sokağımızın
?şerefe? diye
Beyoğlundan göç ettik biz
Balık pazarından sola dönünce son dersten sonra
Cumhuriyet birahanesine girerdik
Üç beş arkadaş
Kurtartarırdık memleketi her akşam
Her sabah mekteb-i sultani önünde
Dilenen adamı görünce de
Kurtaramadık gene diye hayıflanırdık
Üzgün
Sessizce
Bazen gölgemi görüyormuş Beyoğlu'lu dostlar eski
Kazancı yokuşunda yürüyen
Biliyorlar geri dönmeyeceğimi
Birdaha o günlere
O günlerden
Beyoğlundan göç ettim ben
Düşlerimi bırakarak sokaklarına
Sahiden...
Mehmet Yüce
Mehmet Yüce şiirleri