Yalnızlık Türküsü
boşanacak bulut
boşanacak bütün hışmıyla
anlamsız düşler görüyorum
sabahları zor çıkıyorum yataktan
ve akşamı zor ediyorum
duvarlar kendi başına,
yalnız
ekmeğim kurumuş
yenilecek gibi değil
üç gün açıkta kaldı masanın üzerinde
yiyesim yok
iştahım kapanmış
susamıyorum da
soğumaya koyduğum bir şişe su
duruyor böylecene
türküler dinliyorum
içli aşk şarkıları bir de
ve sesleniyorum ezgilerin diliyle
duyuyor musun
ajanslar haberleri geçiyor
dışarıda boşandı boşanacak
yağmur yüklü bir bulut
ve rüzgarın ayak sesleri
homurdanan ormanı seyrediyorum
gözlerimi yumuyor,
dinliyorum
yürüyen kalabalıklar içindeyim.
kapılar açılıp kapandı
kapılar çarptı
hoş geldikler
hoş bulduklar
komşulara misafir geldi
ekranda haberler
ekranda ışık ses
skandaller sürprizler
ve madalyalar
bombalar patlamış
Bask`da Beyrut`da
sokağa dökülmüş Şili
panzerlere taş savuruyor gençler
ve saçlarından sürükleniyor bir kız
gaz bombaları
tüfekleri tankları
işkenceleri ve hapishaneleriyle
bir diktatörlük korunuyor.
yolsuzluklar
skandaller
diplomasi oyunları
ekranda ışık, ses
alınıp satılan insan
alınıp satılan emek
soyunup yatağa giriyorum
uykum yok
uyuyamayacağımı bilerek
boşuna zorluyorum kendimi
seni düşünüyorum
seni çocuklarımızı
ve bahtsız insanlarımızı
düşünmekten kendimi alamıyorum
yalın ayak koşan çocuklar
geliyor gözümün önüne
gelip duruyorlar karşımda
gözlerimin içine içine durup soruyorlar.
anlayamıyorum
belki de yanıtlamaya korkuyorum
belki de utanıyorum
herkesten çok kendimden
utanıp susuyorum
çaresiz de değil
çaresiz susuyorum
acılar sarıyor yüreğimi
her şeye alışan yüreğim
acılara alışamadı
ve halâ kan tutar beni
dayanamam
üşüyorum sevgilim
düşüne uzanıp ısınmaya çalışıyorum.
haberler salıyorum uzaklara
haberler bekliyorum
en çok sevdiğim
ve bir çırpıda okuduğum
kitapları okuyorum
yeni baştan severek
bir düşün girdabındayım
elimde kırık bir ayna
güneşi taşıyorum pencerelerine
onlar derin uykulardayken
dürtüyorum
usul kulaklarına sesleniyorum
yüreğimde çınlayan meydanların sesi
odama dolan günün ilk ışıkları kadar güçlü
koşuyorum düşümün ardı sıra
erişirim diye sevinç doluyorum
bir temmuz gününün sıcağını
taşıyıp belleğimde
geceyi ısıtıyorum
hiç düşündün mü sevgilim
neden böyle yanıktır türkülerimiz
sonra ekmeğimiz
neden böyle kara
kömür karası gözlerimiz
neden hep böyle yaşlı
ve böyle kalmasın
solmasın güller bu kadar tez
tez canlı ve uçarı aşklarıyla gençlerimiz
heder olmasın bu kadar kolay
yüreğimizi yakıp yakıp durmasınlar
bıraksınlar bir kez de olsa
şölen türküleri söylemeyip
umut çiçeği şiirler yazalım
yalnızım sevgilim
ve oturmuş düşünüyorum
yalnızlık söz anlar cinsten değil
gece kuşları
uyuşturucu kaçakçıları
uyuşturucu müptelaları
kadın tüccarları
takkeleri sarıkları
ve sakallarıyla
sokağa dökülmüş gericilik
kıyamet tellalları
bilim adamları
gazeteler dergiler
ve kapı aralarında aşağılık pazarlıkların
yapıldığı bir şehrin
dar sokaklarında dolaşıyorum
akşamına yorgun bezgin düşmüş işçiler
ve hastane kapılarında
sırada ölenler
bıçak darbeleriyle öldürülen gelinler
gayrı-meşru çocuklar
umutları piyangolar selinde
insanlarımız,
yani sevdiklerimiz
ve sonra sen ve çocuklarımız
geliyorsunuz aklıma
yüreğim burkularak
susuyorum
çaresiz de değilim
çaresiz susuyorum
Baskı, 1994
Hasan Kaya
Hasan Kaya şiirleri