Sen Ne Çok Bildin Ben Ne Çok Öldüm
Ajandadan numaralar
Düşürdüm telefona yoktunuz....
Kirli suratlar
Tarihin abecesinde bir dipnot...
Sustum ve öldüm,
Siz yoktunuz...
Aşkı,
Kenar mahalle kızlarının şuh bakışlarında öğrendim.
Papuçlarımı henüz,
Kömür tozlarıyla boyuyordum,
Ve o kenar mahalle kızları,
Siyah-beyaz Fransız melodram filmlerinin birer karesi oluyordu.
Kuş etlerin ve böğürtlen tanelerini onlarla bölüştüm.
Rüzğarda konuşulmaz,
Yağmurda susulmazdı, bunu öğrendim,
Sonra büyümeyi.....
Yeni günler,
Yeni şeyler öğretti bana.
Artık oyuncakların çamurdan yapılmadıklarını biliyordum.
Her şeyin bir arzı,
Her arzın da bir talebi vardı.
Eroin ve fahişeler en çok talep edileniydi.
Hayali ihracat modaydı,
Çift pasaportlu olmak ise,
Kaçacak bir ülkenin olması demekti.
Özal`lı yıllardı.
Ve herşey kendi içsel mantığında mantıklıydı.
Sen ne çok bildin ben ne çok öldüm.
Kurumuş dudakların,
Binlerce yıl susuz kalmış toprak parçası gibi perişandı.
Soğuk bir kış günü,
Rüzğarın her şeyi öptüğü,
İnsanda yanlızlık hissi yaratan o uğultusu mu çekmişti beni sana?
Köpüklenen o sahilde;
Deniz kestaneleri vardı ellerinde,
Gözlerinde ise çizikler.
Her merhaba isyancıdır,
Merhaba dedin bana...
Sonra,
Yıkıntılarını gördüm.
Çoğu kez suskun ve çaresiz.
Söylediğin her tümcenin tutanaklarını tuttum,
Kör bir gecenin ardından,
Sen olmazsın diye.
Sonrası ışık,
Sonrası meltem,
Sonrası güneş,
Sonrası aşk yani ilkbahar.
Önce gündüzlerimi istedin,
Sonra gecelerimi,
Daha sonraysa hepsini.
Yargısız infazlardan bana gelir gibiydin,
Her tarafında mermi izleri.
O çok az görünen gülüşün,
Bir ihtilal olurdu yüreğimde,
Sarsılır ve ölürdüm...
Öptüğüm her yerin kanar
Ve sende ölürdün..
Sen ne çok bildin ben çok öldüm
Bir gün yağan yağmurdan sırılsıklam olduğun,
Koltuğunun altında kırmızı bir şarapla,
Bana geldiğin gün söylemiştin;
`Biliyorum ırmaklar hiç bir zaman geriye akmazlar` diye.
Upuzun bir suskunluk yaşamıştık.
Söylemenin yeri ve zamanı değildi ama;
Elerinin kirli olmadığını,
Yüzüklerinse parmaklarına çok yakıştığını söyledim
Sonra Aragon`un `Mutlu aşk yoktur` şiirini okudum sana.
Omuzlarında tuttum,
Tuttum ve öldüm.
Eriyen umutlar,
Ölen hayatlar gibi değilmi?
Hepimiz cebimizde,
Kaç parça sözcük taşıyoruz el değmemiş?
Sonra bir kenar mahallede,
Taşlanarak öldüğünü duydum.
Günlerce ölümünü düşündüm,
Düşündüm ve öldüm...
Sen bunu bilmedin.
Doğan Durgun
Doğan Durgun şiirleri