taş plaklar kırılmaz
benim alınamamış bir tek yedinci kapım var
içimdeki dehşetin boşalan zembereği
seni durdurmanın tek yoluna düşer giderim
konacak yer bulunamayan fotoğraflarda yoktur yerim
artık arananlar listesine yazılır adım
sürgün olmayı/sürgülü olmaya tercih ederim
çekecek resti yoktur gezginlerin
rast makamına uğrayan ezgilerin
düşerken tutunamadığı tek yer melankoli
neden bütün renkler tek beden
artık farkındayım
durup dururken gülümsemiyorum
beyazı büyüyor dışımızdaki resimlerin
gözlerin öpüldükçe harlanan
turunç mangallar senin
kimi zaman perşembe günleri
hayli tanıdık
kor ataşe benziyor
aralayarak üzerindeki külleri
kor ateşe benziyor perşembe günleri
yüreğim; hayasız temmuz
benim alınamamış tek kapım
hangi gümrüklerden geçmedi ki namussuz
ben kadını
çok satan bir kitap gibi sevemem
yüreğim / ağır kargom
sevgi koydu
her gün yaptığı işin adını
sana çok meraklıyım
eşzamanlara ayarlı
ortak isteklerde kararlıyım
herkesten sakındığım izmir
neleri sevdiğini bilmekte haklıyım
aşk sanal elbette
büyüdükçe giysileri daralan bir kentte
pekala üşüyebilir insan
kalabalık yalnızlıklardan
yabancı bir sözcük
kendine ait olmayan alışkanlıklar edinebilir
türkçe'de yapılan yanlışlıklardan
aşk sanal elbette
büyüdükçe giysileri daralan bir kentte
en değerli şeyler
bizden başka kimselerin
bulamayacağı yerlere saklanır
yüreğim senin saklı zeybek halin
seni sevmekte çok haklıyım
zeybekler/dağların yargısıyla aklanır
ben sana çok meraklıyım
kuğulu parktır bir havuzun düşleri
açılır gözkapaklarından
içine akar bu nehir
dilimin ormanından
sularına inen geyikler
ilkin ayaklarından vurulur
ağzının kıyılarında
vurulur fakat uykularında
şekersiz ve hep sıcak
bir bardak
çay tadındaki istekler
tatlı berrak ve soğuk sulara kaçar alabalıklar
arkamızdan boş mermi kovanı toplar bu şehir
küçük sular/ pet şişelere sığar
alçalanların
kendilerinden büyük korkuları var
yolların tükendiği yerdir sığınaklar
bulanır tabii ki örselenince akarsular
bulanır kimi zaman
akarsu gibi adamlar
düşerken bizi
yalnız sevdiklerimiz tutar
büyür elleri
yeryüzünü kaplar
birimiz azalınca artar diğer yanımız
ancak bir anlam kazanır
sevgiden söz açınca
bileşik kaplar
ten /gövdemdeki ipek gömlek
kıpırdar yerinden elbet
bulur kendine avunacak bir neden
imbatlardan derlenen
fırtınalar sen bilirsin
nereye çekip gider
dibi tutmayan teflon adamlar
dokunmayı bilirsen
pencerendeki begonyadan
karadenizdeki ormana
gizli bir geçit var
düşerken bizi
yalnız sevdiklerimiz tutar
benim hala alınamamış
açık duruyor yedinci kapım
hileli zarların da bilmediği şeyler var
bir adamı ancak kendi makamı yıkar
taş plaklar kırılmaz
olsa olsa kırgındır biraz
üzerine çekingen ve acemi
çiyler düşen bir kasımdayım
tüm ağırlığımı alıyor bu erken varışlar
düşüşler yap bana
hiç yakışmıyor bize
bu iç kanamalı duruşlar
beklenmedik düşüşler yap bana
kehribar saçların
şimdi tam farkındayım
satılacak eşyaların arasından çıkar beni
biraz umut kat acılarına
unut/olunca sars beni
düşür gövdenin lacivert benine
yüzünün sofralarına ser
en uzun kışlarına kurut beni
sen çok istememin ağır bedeli
rehin bırak beni
zamanla ödenir ürpermenin diyeti
gün gelir ödeşir bizi eflani
16.11.1997 / eflani
Sedat Kısa
Sedat Kısa şiirleri