Dağ Çileği
Bir sibirya kaplanının her zaman sahip olduğu
ama pencereden hızla eriyen karlar
o beyaz saflığın önünde yorulduğu
yerine sadece ve daha soğuk rüzgarın soluduğu anlar
hiç bilmediği, tanımadığı bir dağ çileği o
sadece uzaktan dağa baktığı
sonsuz beyazlığın içinde
kırmızısından tanıdığı...
o kırmızının içindeki beyazda
bir kürenin şeffaflığı
bir cennetin aralığı
bir yaprağın acısı
hiç görmedği, tanımadığı bir dağ çileği o
oraya tırmandığı
onsuz kalamadığı
ve koparmaya kıyamadığı
zorlu tırmanışın ardından
o çileğin araladığı
bir bahçenin ufacık
ama kocaman kapısı
bir bahçe ki o, minicik adımlarla keşfeden
bir çocuk olarak dolaştığı
koklamaya korktuğu
toprak kokusunda yürümekten sakındığı
çaresizce akan zamanın
çölün susuz kumunun
yağmurun ıslattığı tenin
dışında hiçbirşey, çocuğun hafızasında bıraktığı
sözlüklerin yazamadığı
anaların anlatamadığı
şairlerin soramadığı
bir dağ çileği o
o kürenin bilinmediği
aranmadığı
güneşinin ısıtmadığı bir yerde
çocuğun sadece kalakaldığı bir dünya beklediği
çatınca o küreden çıkma zamanı
çamurun pisliği
camların kırıntısı
akan karın kırmızısı
oysaki o dağ çileğinin tasarladığı
en güzel takısıydı yaprağı
kimi zaman yeşilinin huzuru
kimi zaman kırmızısının sıcaklığı
ayrılma zamanı gelince
kaf dağına çıktı bilgenin rüyası
o dağ çileğini koparmayan
başka bir çocuğa yazdı zamanı
öptüğü, kokladığı
ama koparamadığı
sadece bakakaldığı
yazıldı dağ çileğinin şarkısı
bir minik kardelen aradı
burnuna kondurulmak üzere tavşanı
bir koku sardı etrafı
bahçeden gelen çalıntı
o unutulacak çocuğu sordular bilgeye
ne oldu ona diye
bilge akıttı gözyaşını
ağlattı soranları
her bir limon damlasıyla yazıldı onun ağıtı
ne bitti denebilir ne de başladı
önüne geçemediği, yazık ettiği ölümü
bırakmayacak yakasını
hakkında rivayetler çıktı sonraları
tez hazırlamışlar dar ağacını
üzerine aldığı tek gömlekte
bir beyaz varmış bir kırmızı
sakın sormayın zamanını
anılarını, acılarını
o dağ çileğinin yarattığı
doyamadığı büyük bahçede arayın cevabı
Reha Başoğul
Reha Başoğul şiirleri