16 Şubat 1989`a
(16/02/1989`da ölen kardeşime)
Bir başka doğdu o gün güneş,
Biraz sönük, eskisinden köhne...
Hatta alışılmıştan da öte,
Mazlum da değildi hali,
Sanki garip bir haberci gibi...
Hatta sakınır gibi hali vardı gözükmekten,
Üzgün gibiydi akşam üzeri gelecek haberden..
Bir başka doğdu o gün güneş,
Alışılmışın da ötesindeydi hatta,
Biraz sönüktü önünde yoktu bulutta.
Mat bir rengi vardı.
Kızıldan da öteydi parlaklığı.
Bu halde baktım güneşe,
Biraz hüzünlüydüm, nedense?
Bir başka doğdu o gün güneş,
Hatta alışılmışın da ötesinde,
Kafam karmakarışık, çözümsüzlük beynimde,
Konuşulanları bile anlamıyorum çevremde.
Herkes garip bakıyor ne varsa halimde?
Akşama kadar üzgün duruyorum, sade.
Her zamanki halim de diyemiyorum bu gün,
Belki ben de farkındayım garipliğin.
Salınıyorum bir boşluğa doğru,
Üzgün mü üzgün...
Bir başka doğdu o gün güneş,
Akşam da aynı halde salınıyor ufka,
Alışılmışın da ötesinde hatta,
Sinsi bir gariplik var daha fazla.
Bir ruh haliyle oturuyorum yatağa...
Yüzümde aynı duygusuz eda...
Gürültüyle biri beliriyor kapıda,
`Acele` diyor, `Kendini topla`
Kalbim adeta fırlıyor yerinden,
Düşünmeye başlıyorum ilerden, geriden.
Sonra, `toplanma` emrine uyuyorum yavaşça,
Duracak halim yok ki ayakta...
Kolumdan tutuyorlar bir akşamüstü,
Batan güneşi seyrediyorum, hüzünlü.
Bir başka doğuyor o gün güneş,
Akşam da aynı halde salınıyor ufka.
Alışılmışın da ötesinde hatta ....
Meğer yol ne kadar da uzunmuş,
Tükenmiyor gitmekle böyle günlerde.
Altımızda vınlayan o büyük dolmuş,
Meğer ne kadar da durgunmuş.
Bir mahşeri kalabalık evin önünde,
Çoluk, çocuk, yaşlı bir biri üstünde,
Aman Yarabbi, ne var bizim evde?
Yeşil tabut gözüküyor soğuk yüzle,
Şimdi birimizi ayıracak içimizden,
Getirmeyecek bir daha götürdüğünü,
Kopartıp alacak onu kalbimizden...
Kıyamete dek götürecek yolcusunu,
Döndürmeyecek bir daha, bilse de özlediğimizi.
Bir başka doğuyor o gün güneş,
Akşam da aynı halde salınıyor ufka,
Alışılmışın da ötesinde hatta...
Yeşil bir tabut duruyor soğuk bir yüzle,
`Ölen kim?` diye soruyorum hemen.
Yok bir cevap hiç kimseden.
Sadece diyorlar matemle;
`Pek de şu bizim rahmetli`
Tüm gücümle haykırıyorum aleme,
Kendimi atıyorum aynı şekilde yere.
Yaşlı gözlerim dönmüşçesine,
Boşalıyor ırmak, ırmak.
Beni de götürüyorlar bir kenara,
Aynı odada toplanıyoruz, komşularla.
Onlardan öğreniyorum abimin,
Ölmüş olduğu gerçeğini...
İşte o zaman anlıyorum bu günkü garipliği...
Bir başka doğuyor o gün güneş,
Akşam da aynı halde salınıyor ufka,
Alışılmışın da ötesinde hatta...
Yeşil bir tabut duruyor soğuk bir yüzle,
O zaman anlıyorum bu günkü garipliği...
Metehan Sarıyakutoğlu
Metehan Sarıyakutoğlu şiirleri