Yaşlı Qorya Bazarı
Gece; ve yaşlı Qorya Bazarı
Geçenlerin mırıltısı dışında ses duyulmuyor..
Bir de ben garîbin ayak sesi
Ve rüzgârın:
Hüzün dolu nağmesi.
Gece; ve yaşlı Qorya Bazarı ve geçenlerin mırıltısı.
Bu yaşlı dükkânların her birinden
-sanki sokaktaki sis-
Soluk çehreler arasından,
-eriyen bir nağme-
Hüzünlü lambaların süzdüğü ölgün ışık.
Ve yaşlı Qorya Bazarı..
-II-
Ne garîpler benden önce dolaşmıştır,
Karamsar Qorya Bazarını
Görmüş, gözlerini kapatmış ve
Zulmet gecede yitip gitmiştir.
Ve dumân halkaları arasında:
Aydınlanan bir pencere hayâli titredi,
Ve rüzgâr oynatıyor dumânı..
Rüzgâr ? isteksiz ve karârsız- oynatıyor dumânı.
Ve uzaklaşıyor:
Mehtaplı gecelerle okaliptüs'ü hatırlatan,
Bir türkünün yankısı..
Ve ben garîp.. Onu dinliyor ve düşlüyorum göçü
Ve yaşlı Qorya Bazarı.
-III-
Ölgün ışık ?toz gibi- eşyâları kapladı;
Gölge seriyor ?ritimli bir müzik- üstüne gölgelerin
Ve ?gurûp bulutları gibi- kambur raflar arasından
Duvarlara, soğuk gurûp, saçıyor renklerini.
Kadeh hayâl ediyor, şarâpla dudakları
Ve günortası, kandil veya yıldızların:
Renklendirdiği bir el
Ve belki ?gezegen ve rüzgârları soğuk- zulmet bir gece;
Kandilin sabahladığı, sabahınsa söndürdüğü bir baraka
Üzerini törpüler; ve içine sokuşturur hayatı.
-IV-
Ve gördüm ?dumân aralığından- gölgelerini yarının.
Vedâ için sallanan veya ağır gözyaşlarını içen
O şaşkın mendiller, devâm ediyorlar hayâlimde,
Batıp çıkmaya ?kaybolan gül kokusu; içinde
uyukladı ve akan kan onu boyadı!..
karanlığın en koyusu ve ateşin yanması
aşıyor sandalyeyi ve sonra; saklıyor onu:
titrek gölgeler?
Ve alevlerin, solukluğunu aydınlattığı çehre:
Saklanıyor.. Aydınlanıyor.. Ve sonra;
Kayboluyor bir peçenin ardında
Ve damla damla akan kanın mırıldanmsı:
Öldü.. Öldü!..
-V-
Gece; ve yaşlı Qorya Bazarı ve geçenlerin mırıltısı
Ve garîbin ayak sesi.
Ve sen ey kara mum, yakacaksın
O meçhûl barakada, hiç göremeyeceğin o gecede,
Güz akşamı sâkinliğinde, saçacaksın ışığını
-kuzgunun toplandığı,
gurûp ışıkları altında dalgalanan başak tarlası-
Güz yaprakları sükûnetinde saçacaksın ışığını
Türkülerle sarhoş, mehtaplı gecede, Anadolu'da
Uzaktan (darbukaya) parmakların vuruşu
Kavakların ?onu- fısıldaması; ve yeniden susması!..
-VI-
Kalbim sizler gibiydi; ve düşlerdi alevleri
Zamân ona, zulmette bir el bir de yüz, verene kadar
-aşk ateşiyle sevgilinin eli-
Devam ediyor yanmaya hayât, ve yıllar art arda geçiyordu
Yelkenlerin art arda kaybolduğu gibi, yüzler art arda:
Kayboluyordu ?sessiz sessiz düşlüyordu:
elleri, dudakları ve gözleri;
ve ölümsüzlük: içine alıyordu aşkı.. ne buluşma ne de vedâ-
Ama o uzun rüyâ
Okaliptüs gölgesi altında.
- VII-
Dün ..idi.. Ve ..idi.. ?sonra pişmân oldu, sıkıntı ve yeis:
Ona unutturdu, ışığı nasıl düşleyeceğini- Ne karanlıkların
Saracağı özlem, ne karamsarlık, ne ağlama, ne de inleme
Yaz kucaklıyor kışı; ve gidiyorlar birlikte..
Terkedilmiş ev gibi ?hâlâ- köşelerinde uğulduyor rüzgâr,
Yıkık bir merdiven -hüzünlü gecede- hiçbir ayak ona,
Basıp çıkmayacak. Sabah inince de, hiçbir ayak ona,
Basıp inmeyecek...
Kalbim hâlâ gurûpta
Kalbim hâlâ gurûpta, ne seher ne de akşam
?o? ve ?aydınlık? gelinceye kadar!..
-VIII-
Birgün geldik bir araya, bir yıl evvel,
Akşam üstü,
Kucakladı beni, sokak lambalarının altında
-karanlık çöküyordu-
-hüzünlü lambalar ve yol sönüyordu!..-.
Fısıldarken kulağıma, çözüldü elleri omuzlarımdan:
?yalnız mı yürüyeceksin bu zulmette?..
hayâletler kesiyorlar yolunu! yürüyecek misin?..
bir yoldaşın bile yok! Yürüyecek misin?..?
Kurtların sesi duyuldu uzaklardan, tâ uzaklardan:
Cevâp verdim:
?onu aramağa gidiyorum,
bulacağım onu, serâbın
olduğu yerde.
İki baraka yapacağım,
ikimiz için orada?
-IX-
?benim senin aradığın?.. ?yankı sırrını tekrârladı-
?benim senin istediğin, nereye gideceksin, nerelerde
dolaşacaksın bir dilenci gibi?.. benim senin sevgilin,
beni bekliyordun sen..? Ve beni öptü. Ve yaşla doldu gözleri..
?ama, gençlik rüyânı bulamayacaksın? Dedi:
Uzaktaki tepede.. Neredeyse sislerin sakladığı..
Yarım yükselen nağmeler.. Ve mumlar:
Pencereden saçıyor ışığını şefkatle.. şefkatle!.
Benim senin istediğin, kalacaksın,
Ama ne barınacak, ne de göçeceksin:
Çok şey veren bu aşk, hasis olacak, aradığın azda:
Ne yeis var, ne ümit.
-X-
Benim, ey uzaklaşan yakın,
Tek seninim; ama, senin olmayacağım.
?duyuyorum onu, duyuyorum onları, arkamdan
lanet okuyorlar bu aşka, neredeyse ey sevgili rüyâm,
ağlayan annemin lanetlerini duyar gibiyim.
ey yabancı adam, ben
başkasınınım.. halbuki sen kalacaksın, yürümeyeceksin!
ayakların kilitlendi, hareket etmezler; ve gözlerin
sadece yolumu gözleyecekler, ey tutsak köle!?
?-gideceğim, bırak beni, bulacağım onu: serâbın
olduğu yerde.?
Sararak beni fısıldadı: ?yürümeyeceksin!?
-XI-
?benim senin istediğin; nereye gidiyorsun
kurtların bakışları arasında
hangi uzak yolu arıyorsun sen??
Bağırdım: Yürüyeceğim, susamış rûhumda,
Özlem varken serâba!!.
Bırak gideyim bu uzak yola,
Beni beklerken göreyim onu: Kurtların bakışları
Beklediğin zifâf gecesi mumları
Kadar zâlim değil;
Ve ne zulmet, ne rüzgâr, ne de hayâletler, sen
Ve insân kadar zâlim değil!
Ben gideceğim! Elleri gevşedi, karanlık
Sarıyordu...
Ama, ben durdum ve yaşla doluydu gözüm!
Ve yaşlı Qorya Bazarı..
İstanbul, 14.05.01
Nemir Enver
Nemir Enver şiirleri