Onlar ve hayat!
Onlar, çöl ikliminde olmayan bir milletin,
Azgınlığın, zilletin ve mukallitliğin,
Tavan yaptığı bir arzı mekânda,
Rahmetin ve mağfiretin bilinmediği,
Şefkatin ve acıma hissinin bulunmadığı,
Bülbülün ötmediği, gülün büyümediği,
Kız çocukların, bir utanç addedildiği,
Tapındıkları putların acıkınca yendiği,
Eminliğin ve emanetin talan edildiği,
Şiirin ve naatların baş tacı edildiği,
Su olmasına rağmen, pisliğin şiar edinildiği,
İnsanların, mal ölçeğinde satıldığı,
Kadınların, tatmin odakları yapıldığı,
Kâhinliğin kurtuluş mutlak sayıldığı,
Sihir'in ve büyünün kaleleştiği,
Bir atmosferde, gelmek durumunda kaldı.
Karanlık masumdur, dalaleti reddeder,
Gafletin ve küfrün panayırında,
Öksüz ve yetim olarak yaşamak,
Metal hurdalığında, gülü bulmaktır.
Gül, sevgi ve rahmetin müjdecisidir.
Şefkatin bulunmadığı bir gönül, göremez.
Göremeyince elbette bilemez.
Bilemeyince, bir panik ve korku kuşatır.
Kuşatan bu korku, şaşkınlığı artırır.
O gün, dün ve bu gün insanlığımızı,
Medeniyeti ve asudeliği, himmeti,
Sevmeyi, dinlemeyi, sahaveti ve hizmeti,
Gönül vermeyi, kul olmayı, teslimiyeti,
İzzeti, ikramı, fedakârlığı, kabul ve reddi,
Annelerimiz, babalarımız ve yakınlarımız,
Tam öğretemedi, engellendi ve önleri kesildi.
Çaresizliklerinden sadece sinelerini açtılar,
Yıllarca sevdalarını gözyaşlarıyla akıttılar.
Birileri yaktılar, yıktılar, eza uyguladılar.
Fakat sinelere nakşeden, ilahi aşk yeşerdi,
O zamanlar yaşamadık, bu zamana kaldık.
Tüm varlığımız ve mevcudatımız ona feda olsun.
Gözlerden yaş tezahür ederken, refakatte bulunması dahi,
Onun, gülün, rahmet tecellisi olduğunu bilmeliyiz.
Mustafa Cilasun
Mustafa Cilasun şiirleri