Sana Vereceğim Bir Şey Kalmadı
Kalmadı sana vereceğim bir şey.
Son birkaç yaprağı kalmış bir duvar takvimi kadar içi boş,
son demlerini yaşayan sonbahar yaprakları kadar keder yüklü bir yüzüm var.
Saçlarımın siyahlığına övgüleri çok yıllar önce bir esmer aldı.
Adını unuttum ama duyuyorum sağmış yaşarmış.
Kendini severdi çoğu zaman kendi siyahlığını.
Hep aydınlık, hep güneşli, hep neşeli günlerdi gelişleri.
Dilencilere sadaka verişlerimde;
Birde saçlarını okşadığımda boyacı çocukların,
Kendi iyiliğine hayran başını omzuma yaslardı.
Sana vereceğim bir şey kalmadı.
Dokunsam (ki ne mümkün) kapısında bekler karakış,
alevi yok, koru yok, külü ayazda bilmem kaç zamandır üşümüş bir çift elim var.
Tenimin sıcaklığı uzun zaman önce ayva tüylü bir kumralda kaldı.
Görüyorum ara sıra yalnız yaşarmış.
En çok ellerimi severdi yanan ateşten sonra
Hep en kuytusuna kurulurdu muhabbetin
Ne zaman bir dağ evinden bahsetsem,
Bir de bacası tüten uyku odası öyküleri,
Soğukluğuna nefretle ellerini ellerime bağlardı.
Vereceğim bir şey kalmadı sana.
Ne sokaklarda cıvıl cıvıl koşturan çocuklar kadar masum,
nede daldan dala konan bir küçük saka kadar özgür yüreğim var.
Başka siyahlardan uzak, yabancı soğuklardan yoksun.
Boylu boyunca bir kırların koynuna uzanıp;
Kendi gözlerimi, kendi ellerimi, saçlarımı ve çocukluğumdan başlayarak.
Sevilmekten vakit bulup da kendimi sevmeye fırsatım olmadı.
Anla artık sana vereceğim bir şey kalmadı...
Ferayim Madak
Ferayim Madak şiirleri