Şairler | Şiirler

Zirvededir Huzurevi

Zirvededir huzurevi
birbirlerinden bihaber iki nefs
ayaklar kamçılanır tepelere
bir figan tutturmuş gider soluklar
işte huzurevi tadında iki nefs
Birinin adı `hokkabaz`
sağa sola çarparak yürüyen bir meydan avaresi
İkincisinin adı `işveli`
işveli ama köhnemiş kısımları içinde yığılı
hokkabazda da saklı bir harabe durur elbet.

Koyunların otlamaya ürktüğü
tepenin şehre bakan yamacında bir mera
ve bunun yanında iki nefse şahit tutulmuş bir ağaç
bir devrim anına dönüşecek iki hayat
boş bir huzurevinin dibinde

İki nefsin masalı bu
ve fakat masalın başı mevcut iken
sonunu getirememek
bitmemiş bir masalın bitmeyeceğini
baştan anlamak demek

Her masalda olduğu gibi
aranan bir enderlik var tabi
hokkabazın emelinde
ne bir kahinin sözü
ne de gaybtan bir ses
ne de kayalara kazılmış bir yazı
aslına bakılırsa aramaktan sıkılmış bir nefs

Masalın başındaki tepede
karıncalar dolusu otların arasında
bir kral yolunun sonunda bulunur bu fidan
maksat yol ne de fidan
fidanın en zarif , en `işveli` noktasındadır
hokkabazın gözü.

Ayakları salınır
rüzgarın savurduğu yerlerde
dönüp dolaşır bir müddet
dokunursa incinecektir besbelli fidan
aslında umrunda değil fidan , hokkabazın
bir durur iki durur
haşeratlara danışmak
istişareleşmek gelir fikrine
nasıl olur da fidanı kırmadan
ona sezdirmeden
bu eşsiz kısmı cebine koymalı
onun gücü buna yeter ama
ya bu işveli gelir mi hokkabaza
hokkabazın meyli vardır
ve fakat idraki muhal bir edadadır işveli
ne gülüşü isteğini gösterir
ne de kızışı nefretini andırır
usüle uygun davran der haşeratlar
fakat hokkabaz usülüne koymadan yaşamıştır
hayatı bunca zaman.

Şerbeti işvelinin nabzına göre vermeye karar verir
sen o fidana bağlısın biliyorum
der hokkabaz
ama ya ben de bir parçan olmak istesem
ben de mi fidan olmalıyım
yoksa sen mi yeşerip inkılap edersin bir zihayata
fakat bu bedava olmaz
der işveli
her masalın bir büyüsü var
fedakarlığı var
sen ilk önce şu tepenin ardında
günışığı görmemiş iki kayanın arasında
saklı pınarı bul
o pınardan tas ile değil
avuçlarınla su getir bana
bunu başarabilirsen
avuçlarından fidanın yaprağına akıt suyu
ertesi gün geldiğinde güneş tam tepedeyken
fidan uykuya dalmış olur
o vakit beni koparır fidandan kaçırırsın
daha sonra bir tas gözyaşında beni yıkar
kendine eş kılarsın.

Hokkabaz önce düşünüp sonra taşınır
her işin bir kolayı olmalı der kendince
bugüne kadar öyle olmamış mıydı
bilge bir haşerat belirir dibinde
eğil der ey hokkabaz
kulağına fısıldar
sen böyle ender bulunan
böylesine cilveli
her kıtada bir adet var olan
bir işveliye kaç kez rastlarsın ömrünce
o zaman... der hokkabaz içinden
bunu kaybedersem bir daha cesedimi
haşeratlar kazır yeryüzünden
yola koyulur hokkabaz
ne elinde bir asa
ne de bir testi su
yalnız `ne istediğini bilmek` vardır avuçlarında
topuklarıyla ezip geçtiği otlar
dedikodusunu yapar işvelinin
hokkabazın gözü kararmıştır bir kere
vazgeçmek ölüm demektir artık ona
işveli de neye varacağını bilir
duymaz tepesinde beliren sivrisinekleri
dibinden ayrılmayan sülükleri
bir zaman olur iki zaman olur
hokkabaz gözükmez
uzunca bir müddet sonra
avucunda kalan son damlayla gelir hokkabaz
işveli gülümser
fidanın yaprağına salıverir bir damlayı hokkabaz
hiç bir şey olmamış gibi
bir ağacın arkasında gizlenir o gece.

Güneş tam tepededir ertesi gün
fidan uyumakta
hokkabaz gözü dönmüş can havliyle
atar kendini işvelinin yanına
heyecan ve korku saçan bakışları hokkabazın
kimselere vermem der gibi işveliyi
hokkabaz fidana sezdirmeden kaçırır işveliyi
işveli hokkabazındır artık
bir ağacın dibinde.

Peki şimdi nereden bulunacak bir tas gözyaşı
der içinden
sahte gözyaşlarını kullansa doldurmaz ki bir tası
ezilir içlenir küçülür hokkabaz
işveli ise sorgu sual sormadan
gözyaşlarında yıkanmayı beklemekte
beklemek hasta eder işveliyi
baygın düşer uykuya dalar
hokkabaz biçare huzurevinin dibinde
akıtır gözyaşlarını
işveli bihaber gözyaşlarından
sorar nereden buldun bu gözyaşlarını
hokkabaz demez ben doldurdum bu tası
bilir ki inanmaz işveli
işveli girer tasın içine
yıkanmakta
gözyaşıyla yıkanmak ne güzeldir
der hokkabaz görünce işveliyi
işveli enleşir gürbüz olur
ela gözlü cilveli bir yare dönüşür
ilk defa haz duyar
yaptığı bir işten hokkabaz.

Zirvededir huzurevi
ve bunun yanında
iki nefse şahit tutulmuş bir ağaç
karıncalar dolusu otların arasında
bir kral yolu açılır şehre doğru
ve iki nefs yürümeye başlar
bitmeyecek bu masalın sonuna doğru...

İsmet Durbaş

 

İsmet Durbaş şiirleri

 

Populer Şairler